GAZİANTEP
YÜZÖLÇÜMÜ: 7.642 km²
NÜFUS: 1.753.596 (2011)
İL TRAFİK NO: 27
İLÇELER: Gaziantep (merkez), Araban, İslahiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli, Nurdağı, Şahinbey, Şehit Kamil, Yavuzeli.
İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Düllükbaba Orman içi Dinlenme Yeri, Zincirli, Gedikli, Tilmen, Kırışkal ve Sakçagözü (Sakçagöze) Höyükleri, Dolikhe (Dülük), Kuzeyne, Korus, Belkıs ve Karkamış (Kargamış) İlkçağ Kent Kalıntıları Yesemek Heykelleri, Gaziantep, Tilbaşar, Rumkale, Karacaören ve Ravanda Kaleleri, Ömeriye, Boyacı (Kadı Kemaleddin) Eyüpoğlu, Esenbek (İhsan Bey), Ali Nacar (Annacar), Ali Dola (Ala’üd Devle), Tahtalı, Ağa, Handaliye, Alaybey, Şeyh Fethullah, Şirvani (İki Şerefeli), Akcurun, Canbolat Bey, Şeyh, Şeyhler, Hindioğlu ve Çalık Camileri, Ramazaniye (Ahmed Çelebi) Medresesi, Şeker, Paşa, Hışva, Emir Ali, Millet, Kürkçü ve Belediye Hanları, Zincirli ve Kemikli Bedestenleri, Eski, Paşa, Şıh, Pazar, Naip, Tabak, Hoca, Hasan Bey ve Tuğlu Hamamları, Şeyh Abdullah Efendi Tekkesi, Debbağhane, Aynülleben, Yazıcık, Babilke ve IV. Murad Köprüleri, Gaziantep Müzesi.
İl Kültür Müdürlüğü
Tel: (342) 232 18 58
Faks: (342) 234 06 04
Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü
İl Halk Kütüphanesi
GAZİANTEP
Tel: (0 342) 231 82 52
Faks: (0 342) 234 06 04
Müzeler
Arkeoloji Müzesi
Adres: İstasyon Cad. – Gaziantep
Tel: (342) 231 11 71
Faks: (342) 210 30 17
Etnografya Müzesi
Adres: Eyüboğlu Mah. Hanifioğlu Sok. No: 64 – Gaziantep
Tel: (342) 230 47 21
Hasan Süzer Etnografya Müzesi Hakkında
Örenyerleri
Belkız-Zeugma – Nizip/Belkıs
Yesemek – İslahiye/Yesemek
Tilmen – İslahiye/Tilme
Dülük Örenyeri – Şehit Kamil/Dülük
Önemli Günler
Mahalli Kutlama Günleri:
Atatürk’ün Gaziantep’e Gelişleri
Gaziantep
26 Ocak
Gaziantep’e Gazilik Unvanının Verilişi
Gaziantep
8 Şubat
Mercidabık Zaferi
Gaziantep
24 Ağustos
Kurtuluş Günleri:
Kilis’in Düşman İşgalinden Kurtuluşu
Kilis
7 Aralık
Gaziantep’in Düşman İşgalinden Kurtuluşu Günü ve Şehitleri Anma Günü
Gaziantep
25 Aralık
Festivaller:
Aba Güreşi Altın Kemer Turnuvası
Gaziantep
Mayıs
Fıstık Festivali Aba Güreşi Turnuvası
Gaziantep
Eylül
Cumhuriyet Kupası Aba Güreşi Turnuvası
Gaziantep
29 Ekim
Fuarlar:
Ucuz Giyim ve Gıda Fuarı
Gaziantep
5 Haziran-5 Temmuz
Gaziantep Sanayi Fuarı
Gaziantep
15 Ağustos-15 Eylül
Şenlikler:
Kurtuluş Şenlikleri
Gaziantep
25 Aralık
Üst Resim: Folklör
Alt Resim: Tekstil
GENEL BİLGİLER
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisi olan Gaziantep, MÖ 4000 yıllarına kadar uzanan ve ilk uygarlıkların doğduğu, Mezopotamya ve Akdeniz arasında, tarihi İpek Yolu üzerinde konumlanmıştır.
Müzeler ve Ören yerleri
Müzeler
Arkeoloji Müzesi
Adres: İstasyon Cad. – Gaziantep
Tel: (342) 231 11 71
Faks: (342) 210 30 17
Etnografya Müzesi
Adres: Eyüboğlu Mah. Hanifioğlu Sok. No: 64 – Gaziantep
Tel: (342) 230 47 21
Hasan Süzer Etnografya Müzesi
Örenyerleri
Belkız-Zeugma – Nizip/Belkıs
Yesemek – İslahiye/Yesemek
Tilmen – İslahiye/Tilme
Dülük Örenyeri – Şehit Kamil/Dülük
Belkıs/Zeugma
Belkıs/Zeugma Antik Kenti, Gaziantep ili, Nizip İlçesi , Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri’nin kıyısında yer alır. Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olar Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat’ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur.80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma , tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmıştır.
Büyük İskender’in generallerinden ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator kendi adıyla, Fırat nehrinin adını birleştirerek M.Ö.300 yılında burada Selevkos Euphrates ( Fırat’ın Silifkesi ) adında bir kent kurar. Daha sonraları M.Ö.1.yy.’da kent Roma hakimiyetine girer .Bu hakimiyet değişikliğiyle birlikte kentin adı da değişerek köprü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle ” Zeugma” adını alır. Roma İmparatorluğu’nun 4.Skitia Lejyon Garnizonu’nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma’da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir. 80 bin kişilik nüfus Zeugma’yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirir. Örneklemek gerekirse Zeugma , komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır’daki İskenderiye’den ( Aleksandreia) ‘dan daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükteydi. Pompei ve şimdi dev bir metropol olan Londra (Londinum) ‘dan ise birkaç kat büyüklükteydi.Ünlü coğrafyacı Strabon da Zeugma’dan
bahsetmektedir. Hellenistik dönemde Selevkos Nikator zamanında Zeugma’da önemli imar faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir. Kentteki Akropolün üzerine kader tanrıçası Thyke’nin bir tapınağı yapılmıştır. Bu tapınak halen toprak altındadır. Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesi de basmış Roma Kentlerinden biridir. Sikkeler üzerine bir tarafına Thyke tapınağı , diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır.
Dülük
Gaziantep kent merkezinin 10 km. kuzeyinde bugünkü Dülük köyünde tarihi İpek Yolu’nun üzerinde bulunan bu antik kentte bulunan Şarklı Mağarada M.Ö. 6 bin yıllarında insanların yaşadığına dair taştan yapılmış aletler bulunmuştur.Tarihte Doliche olarak bilinen kent Hitit’lerin baş tanrısı Teşup’un din merkezi olmuştur. Dülük köyünün içinde ve çevresinde bir çok kaya mezarları ve kaya kiliseleri ziyarete açılmıştır.
Karkamış Harabeleri
Karkamış harabeleri bir kısmı Suriye sınırında bulunan Karkamış ilçesinin güneyine düşen geçmişi Neolitik dönemlere dayanan yerleşim merkezi olduğu belirlenmiştir.Gılgamış Destanı, Geç Hitit döneminde Karkamış şehrinin ortostatlarında tasvir edilmiştir. Buradan elde edilen eserler günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir
KALELER
Gaziantep Kalesi
Gaziantep Kalesi, Türkiye’de ayakta kalabilen kalelerin en güzel örneklerinden birisidir.Kalenin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hususunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.Roma döneminde bir gözetleme kulesi olarak yapıldığı, zaman içerisinde genişletildiği ve bugünkü biçimini Bizans İmparatoru Justinyanus döneminde M.S. 6. yüzyılda aldığı yolunda bilgiler vardır. Kalenin üzerinde hamam kalıntıları, sarnıçlar, mescit ve çeşitli yapı kalıntıları bulunmaktadır.
Rumkale
Bu tarihi yapının önceleri adı Hromgla iken bozularak Rumkale denilmiştir. Stratejik konumundan dolayı Asur çağından beri yerleşildiği, hatta burasının Asur Kralı III. Salmanassar tarafından M.O. 855′de zapt edildiği bildirilen “Şitamrat” olduğu, fakat esaslı olarak M.Ö. 9. yüzyıl sonlarında Geç Hitit döneminde tahkim edildiği zannedilmektedir.
Fırat ve Merzimeri in kıyılarından itibaren yükselen eteklerde bir dış sur ve kompleks odalardan oluşan bir geçidi ile içeri girilmektedir. Sur bedeninin inşasında bazı kesimlerde kayalık yapının dik uçurumlar gösteren topografyasından azami ölçüde yararlanılmıştır. Halen mevcut taş yapılarda, en eski dönem olarak Geç Helenistik izler ile
Roma dönemi mimarisi algılanmaktadır. Ayaktaki mimari kalıntılar ise, Geç Roma ve Ortaçağ karakteri taşımaktadır..
Bunların en ilginci, geniş ve silindirik bir havalandırma kuyusu ile bu kuyunun kenarından helezonik bir yolla aşağı giden ve Fırat sevivesinin altına kadar inerek su ihtiyacını karşılayan sistemdir. 11. yüzyılda Urfa Haçlı Kontluğu döneminde Hromgla’nın önemli bir merkez olduğu bilinmektedir. Hâvarilerden Yohannes’in, burada bir süre inzivaya çekilerek İncil’in müsveddelerini kopya ettiği ve sakladığı, daha sonra bulunan kopyaların Beyrut’a kaçırıldığı söylenmektedir.
Ortaçağ’da Ermenilerin “Hromkla, Süryanilerin ise Kala-Rhomata ismiyle andıkları kale-kent, XII. yy sonlarında Memlukların eline geçmiş ve Kal-at el Müslimin adı verilmiştir. Merc-i Dabık savaşından sonra Osmanlılar’ın eline geçen Rumkale, Halep Eyaletinin Birecik Sancağına bağlı bir kaza haline getirilmiştir.
Rumkale’de halen Türk-İslam dönemine ait bazı yapılar ile harap vaziyette bir de Mescit bulunmaktadır. İlk yapımından itibaren Fırat boyunun güvenliği için kullanıldığına şüphe olmayan kalede sivil ögelerden çok askeri karakterler hissedilmektedir.
Samsat ile Rumkale arasındaki Fırat Vadisi, ilk kullanımının prehistorik dönemde olduğu şüphe götürmeyen mağaralarla doludur. Zaman zaman bir koridor izlenimi veren dik yamaçlarda halen de görülebilen mağaralar ise, Roma döneminde mezar odaları olarak kayaya oyulmuş olan mekanlardır. Bunların birçoğu daha sonradan, özellikle de Haçlı seferleri sırasında Fırat boylarının korunması için araları açılıp geçitlerle yatay ve merdivenlerle dikey olarak birleştirilip savunma mekanları haline getirilmiştir.
Camiler, Türbeler, Kiliseler
Şeyh Fethullah Cami, Boyacı Cami, Ömeriye Cami ve Ahmet Çelebi Camileri önemli camileridir.
1860 yılında Fransız Misyonerler ve III. Napolyon’un yardımıyla inşa edilen Kendirli Kilisesi görülmeye değerdir. İlde yer alan Ökkeşiye Hazretleri, Yuşa Peygamber ve Pirsefa Hazretleri Türbesi görülmeye değer turizm çekim merkezleridir.
Mimari
Geleneksel Antep Mimarisi ve Evleri
Gaziantep’in geçmişten günümüze tarih içindeki oluşumuna bakıldığında köklü ve zengin bir mimarisi olduğu görülür. Kent karakterindeki yapıları, konutlar, camiler, hanlar, hamamlar dır. Bu kagir yapıların fonksiyonların oluşumunda yörenin iklimi topoğrafik özellikleri, bitki örtüsü ve sosyal yaşantıları etkili olmuştur. Yazların çok sıcak geçmesi nedeniyle mimaride avlu anlayışı hakimdir. Zamanın büyük bir bölümünün avluda geçmesi nedeniyle buraya “hayat” denmektedir.
Sokaklar dar ve gölgelidir. Bazı yerlerde kabaltı denen altı yol üstü konut olan mekanlar vardır. Günümüzde Kabaltı yapılardan sadece altı tane kalmıştır. Sokakları dik olarak kesen çıkmaz sokaklara da “dehliz” denmektedir
Antep evleri; yüksek duvarlar arkasında, diş mekanlardan mümkün olduğunca soyutlanmış yapılardır. Evlerin ,kinci, katında sokağa bakan konsol çıkıntılarına köşk denir. Dışı metalle kaplanan bu tür yapılar köşklü ev dite adlandırılır. Genelde iki katlı ve avluya dönük yapılardır.
Sıcak yaz günlerinde gölgeli mekanlardır. Sofaya açılan odalar çok işlevli özelliğe sahip mekanlardır. Odada yatakların konduğu döşeklik, yemek kapları için kübbiye adı verilen dolap nişleri de vardır. Bunlar nacar denen çok güzel ahşap işçiliğine sahiptir.
Hanlar
Tarihi İpek Yolu güzergahında bulunan Gaziantep’te bu dönemden kalma pek çok han ve kervansaray bulunmaktadır. Tuz Hanı, Şire Hanı, Tütün Hanı, Hışva Hanı, Mecidiye Hanı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, Belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni (Yüzükçü) Han, Hacı Ömer Hanı ve Millet Hanı önemlileridir.
Mesire Yerleri
Gaziantep’te bahar ve yaz mevsimlerinde havanın sıcak olduğu günler şehrin sıcaklığından ve gürültüsünden uzakta, tabiatla baş başa kalmak için “Sahre” adı verilen ailece ve akrabalarla birlikte yemekli kır gezileri düzenlenir. Kır gezilerinde şehir dışındaki bağ evlerine, gezi ve mesire yerlerine gidilir.
Bu gezi ve mesire yerlerinden bazıları Dülükbaba Ormanları, Karpuzatan(Oğuzeli) , Kavaklık, Dutluk, Nafak, Burç Ormanları, Burç Goleti, Büyükşahinbey Kasabası (Körkün) , Nizip Karpuzatan ve Çifte Havuzlardır
NE ALINIR?
Bakır işlemeler, sedef kakmalı eşyalar, altın ve gümüş takılar, yemeni adı verilen üstü kırmızı yada siyah deriden tabanı ise köseleden dikilen topuksuz ve çok sağlıklı olan geleneksel ayakkabılar, beyaz kumaş üzerine sarılarak ve çekilerek beyaz, sarı, krem rengi ipliklerle yapılan el işlememeleri Gaziantep’ten alınabilecek özgün hediyelik eşyalardır.
Gaziantep baklavası, Antepfıstığı, tatlı sucuk ve pestil, kırmızı biber ve baharatlar Gaziantep’te yapılacak alışverişlerde alınması tavsiye edilir.
Alışveriş merkezleri şehrin en işlek merkezleri olan Mütercin Asım, Gaziler, Suburcu, Kargöz ve Şıhcan caddeleri ile yeni yerleşim alanlarının bulunduğu Değirmiçem ve Sarıgüllük bölgelerindedir. Ayrıca Belediye Pasajı, Büyük Pasaj, Söylemez Pasajı, Halep Pasajı, Suriye Pasajı ve Kurtuluş Pasajları alış veriş yapılabilecek yerlerdir.
NE YENİR?
Gaziantep mutfağı seneler boyunca geleneklerinin ve yöresel damak lezzetinin zenginliği ile ülkemiz ve dünya mutfakları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. İçli köfte, çiğ köfte, ekşili ufak köfte, malhıtalı (Mercimek) köfte, yoğurtlu ufak köfte ilde yapılan özgün et yemekleri çeşitleridir.
Kebapları ile meşhur olan ilde kuşbaşı kebabı (tike Kebabı) kıyma kebabı, patlıcan kebabı soğan kebabı, simit kebabı ve ciğer (cırtlak) kebabı tadılmalıdır.
Yuvarlama, lahmacun, karışık dolma, maş çorbası, beyran şiveydiz, yaprak sarması, çağla aşı kabaklama, börk aşı, doğrama, kaburga dolması, alinazik, yoğurtlu patates, künefe, burmalı kadayıf ve Antepfıstığı ezmesi bilinen diğer yerel yemek çeşitleridir.
YAPMADAN DÖNME
Arkeoloji Müzesi, Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesini ziyaret etmeden,
Tarihi Gaziantep Evleri ve Gaziantep Kalesini görmeden,
Yesemek Açık Hava Müzesi, Belkıs/Zeugma, Rumkale ve Dülük/Doliche Antik Kentini gezmeden,
Gaziantep lahmacunu, Ali Nazik kebabı, yuvarlama, içli köfte, keme kebabı ve yeni dünya kebabı (Her yıl Nisan ve Mayıs aylarında bulunmaktadır), simit kebabı, patlıcan kebabı, cağırtlak (ciğer) kebabı, Dünyaca meşhur Gaziantep baklavası ve fıstık ezmesi tatmadan,
Geleneksel Gaziantep el sanatlarından; sedef kakma, kutnu kumaşı, bakır işlemeler, yemeni, Antep işleri ve Gaziantep baklavası, Antepfistığı, tatlı sucuk ve pestil, kırmızı biber ve baharatlarından almadan,
Her yıl 25 Aralıkta düzenlenen Kurtuluş şenliklerini seyretmeden
…Dönmeyin.
ACI,TATLI,KARIŞIK BİR ŞEHİR
Gaziantep deyince akla ilk gelen bir acısı, bir de tatlısı oluyor…Küçük bir hareketle, damağınızda nefis bir tad bırakarak eriyip kaybolan dillere destan baklavası…Kendine has mutfağında birbirinden leziz, çeşit, çeşit kebapları ve o kebapların bazan arasına, bazan de üzerine serpiştirilen acısı…yani sözün özü; acısıyla, tatlısıyla GAZİANTEP…
Bu güzel kenti anlatmaya, ne dil yeter,ne yazmaya kalem, ne de kağıt…Neresinden dokunsanız G.antep’e,dağarcığınızı dolduracak bişeyler çıkar mutlaka..Bundan yüz yıllar önce G.antep için, “ Şehr-i Ayıntap-ı Cihan” yani “Dünyanın gözbebeği” diyen Evliya Çelebi haksız olabilir mi ? Bu övgünün boşuna olmadığını G.a ntep’i gezen ve tanıyan herkes bilir.
Asırlar oncesinin görkemli ve zengin kenti G.antep,bu gün de, Güney Doğu Anadolu bölgesininin en zengin ve kalkınmış kentlerinden biridir.Bu gün Kale civarında, ayakta kalmaya çalışan,onca yıpranmışlıklarına rağmen yıkılmadan direnen, zengin bir kültürel miras var.Bu kültürel mirasların başında da G.antep evleri geliyor…kimi terk edilmiş,kimi yıkılmıya yüz tutmuş,kimi bakımsızlıktan,kimi de yalnızlıktan,ilgisizlikten viran…Yeni kurulan kent ise,göze hoş gelen mimari çizgileri,estetik ve bol ağaçlı,çiçekli bahçeler içinde sıralı inadına canlı ve inadına hoş…
Bir kenti canlı kılan ve yaşanabilir hale sokan insandır…G.antep’in insanı da,G.antep gibi farklı ve guzel..Bir kere çalışkan, hem de inanılmaz boyutlarda çalışkan.El becerisi yüksek.Hepsi sanatkar ruhlu…Binlerce yıllık gecmişinden kopmadan yaşayan ender bir insan dokusu… Sıcacık,konuksever.Yabancıya yabancı gibi değil sevgiyle bakıyor hepsi.Çalışmayı sevdikleri kadar eğlenmeyi ve yemek yemeyi de seviyorlar..Çalışkanlıkta en belirgin özellikleri ise hizmet etmek…
Çarşı içinde gireceğiniz sıradan küçücük bir dükkanda bile size gösterilen ilgi,nezaket ve ihtimam karşısında eliniz kolunuz bağlanıyor…Böylece bir şey almadan da çıkamıyorsunuz tabi..İhtiyacınız olmasa da mahçubiyetden…Hiçbir şey almasanız da,ikramlar eksik olmuyor kapıya kadar da ugurlanıyorsunuz..Kim bilir, işte bu özelliklerinden dolayı olsa gerek, 500’ün üstünde fabrikalarıyla Güney Doğu Anadolu’da sanayi devi bir şehir yaratmışlar..
Gelenek el sanatları,günümüzde hakkettikleri değeri bulamadıkları için her gecen gün azalsa da,bakırcılık,kuyumculuk,dokumacılık,gümüşişlemeci liği,kilimcilik,sedef kakmacılığı, yemenicilik,Antep işi el işlemeciliği aynen yaşamaya devam ediyor.
G.antep deyince üzerinde durulması gereken,hatta bu özelliği hakkında sayfalar dolusu kitaplar yazılacak kadar övgüye değer,yüz yıllar boyunca geleneklerin ve yöresel damak lezzetinin çeşitliliğiyle ön plana cıkan MUTFAK zenginliği… G.antep mutfağı değil Türkiye,bütün Dünya mutfakları arasında özel bir yere sahip.
G.antep’in zenginliği sadece bu kadar değil.Taş devrine kadar uzayıp giden bir tarihi gecmişe kültürel mirasa da sahip G.antep.Eski adı “Ayıntap” daha sonra Antep olmuş.Kurtuluş savaşında işgalci İngiliz ve Fransız askerlerine olağanüstü bir direnç gösterip göz açtırmayınca da bu kahramanlıkları “Gazi” ünvanıyla 1921 de tescillenmiş.
Tarih boyuncaG.antep,Babiller, Hititler, Asurlular, Medler,Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selcuklular, Dulkadiroğulları, Memlükler ve Osmanlılara mekan olmuş.
Ne Yenir ? G.Antep’de ne yenir diye soruldugunda oturup düşünmek gerek.Kebap ve kebap zenginliği dolayısıyla tercih cok..ama Kebabı da 100 yıllık kebapcı, İmam Çağdaş’da yemenin tadına doyum olmuyor..Ben de G.antep’den BEYRAN yemeden gelmeyin derim.. Beyran ne mi ? Tarifini vereceğim ama sakın yapmaya kalkmayın, gidin G.antep’de yiyin…
Yapmadan Ayrılma : Kale yöresindeki tarihi dokuyu gezmeden,elsanatları atölyelerini ve tarihi çarşıları gezmeden,Zeugma mozaik ve fresklerini görmeden,Ermeni sarraf Karanazar Nezaretyan konağını ve duvar süslemelerini görmeden, hele bir de BEYRAN yemeden G.antep’den ayrılmayın.
Aslında G.antep’de yapılmadan gelinmemesi gereken o kadar cok sey var ki …Görmeye ve gezmeye zaman mı yeter . Bana yetmedi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder